Kuzey Kutup Dairesi üzerinde toprakları olan sekiz devletin bölgede yaşanan anlaşmazlıkları ve çekişmeleri saygı ve mütekabiliyet esasıyla çözmek için kurduğu Arktik Konseyi, Rusya’nın tam da dönem başkanlığı sırasında Ukrayna’ya saldırması üzerine çıkmaza girdi.
Dünyanın yeni çekişme sahalarından biri olarak görülen bu dairede toprakları olan Kanada, ABD, İzlanda, Finlandiya, Rusya, Danimarka, Norveç ve İsveç dışında başka ülkeler de gözlemci statüsü ile Arktik Konseyi’ne dahil olabiliyor. Türkiye de “Gözlemci Üye” olabilmek için 2015 yılında başvuru yaptı ve hala onay beklemekte.
Rusya’nın Ukrayna’ya Saldırması Sonrasındaki Gelişmeler
2014 yılında Kırım’ı işgal eden Rusya, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’nın geneline yönelik bir işgal harekatı başlattı. Rusya’nın bu geniş çaplı saldırısı, Arktik bölgesindeki politik durumu geri dönülemez şekilde değiştirdi.
Rusya’nın Mayıs 2021-Mayıs 2022 arasındaki Arktik Konseyi’ndeki başkanlığı esnasındaUkrayna’ya saldırması, başta Rusya’nın komşuları olan Arktik ülkelerinde ve pek çok ülkede şaşkınlığa, tepkiye yol açtı. Arktik ülkeleri, Moskova’ya karşı Ukrayna’nın yanında durdu. 1996 yılından itibaren mütekabiliyet esasıyla hareket eden Arktik Konseyi’nin hiçbir şey olmamış gibi davranması beklenemezdi. Her ne kadar başkanlık programı ilgi çekici ve Konsey üzerinde olumlu etkiler gösterme potansiyeli taşısa da başkanlığı yürüten ülke, Kremlin’in yörüngesinde bir uydu olmak yerine egemen bir devlet olmayı tercih eden bir ülkeye saldırdığı için saldırgan ülke olarak kabul edildi.
Bu saldırı sonrasında Arktik Konseyi’nin Batılı üyelerinin hatta Rusya’nın ve gözlemci ülkelerin, Amerika’nın başı çekmesiyle 1996 yılında oluşturulan bu ittifak sisteminin geleceğini ciddi şekilde ele alması gerekiyor. Aynı zamanda Batı’nın bir parçası olan Arktik bölgesinde 2022 yılında güvenlik garantörü olan Washington’ın rolü hafife alınamaz.
Gözlemci ülke statüsü hala onay bekleyen Türkiye ise güncel durumda, kendi özel hedefleri olan bir ülke olarak Rus saldırısı nedeniyle Arktik bölgesinde yaşanan uluslararası iş birliği krizini yakından takip ediyor.
Vladimir Putin’in diktası altındaki Rusya, “düşman” olarak tanımladığı NATO ülkeleriyle Arktik Konseyi ülkelerinin ikili ilişki kurmasıyla ilgilenmiyor. Diplomasisini akıllıca bir oyun kurmaya dayandıran Rusya, yalnızca ve yalnızca Arktik Konseyi üyesi olarak kalmaya devam ediyor. Rusya’nın planında kendi iş birliği sistemini kurmak ve Rusya kontrolündeki topraklara yalnızca Kuzey Kore gibi Moskova’ya “dost” ülkelerin girişine izin vermek yatıyor.
Kremlin güdümündeki araştırmacılar, siyasetçiler ve durumun ciddiyetinde olmayanlar, Kremlin’in resmi açıklamaları ve Sergey Lavrov’un diplomatik oyunu ile Rus hükümetinin eylemlerinin büyük bir tezat içerisinde olduğunun farkında bile değil gibi görünüyor. Rusya’nın, 2014’te Kırım’da başlayan saldırganlığı yeterince ciddiye alınmadı. Bu da Rusya’nın saldırganlığının yalnızca bir başka aşaması olan Ukrayna’nın işgalini hazırladı. Tüm bu gelişmeler Kremlin rejiminin dünyanın normalleşme umuduna ne kadar kıymet verdiğini açık şekilde gösterdi.
Dünyanın Kuzeydeki İş Birliği: Arktik Konseyi
Kuzey Kutup Dairesi’ndeki sekiz ülke, aralarındaki iş birliği sistemini yıllar boyunca istikrarlı bir şekilde sürdü. Daire içerisinde toprakları olan Kanada, Danimarka, İzlanda Finlandiya, Norveç, İsveç, Rusya ve ABD 1996 yılında güven, saygı ve mütekabiliyet esasıyla tartışmalı meselelerinin çözümünü kolaylaştırmak amacıyla Norveç’in Tromsö kentinde Arktik Konseyi’ni kurdu. Kısa zamanda Çukotka, Alaska ve Grönland gibi kutup bölgeleri ve bu bölgelerde yaşayan kuzey halklarınca kurulmuş olan çeşitli siyasi yapılar Arktik Konseyi’ne daimi üye olarak katıldılar.
Soğuk Savaş’ın iki kutbu, Washington ve Moskova, arasındaki politik gerilimler Arktik Konseyi’ne dikkate değer bir şekilde yansımadı. Arktik Konseyi üyesi ülkelerin birbirleriyle çelişen planları, hedefleri ve çeşitli tartışmalı meseleler (yahut ABD Başkanı Donald Trump’ın 2019’da Grönland’ı Danimarka’dan satın alma teklifinde bulunması gibi olaylar) Konsey üyeleri arasındaki iş birliğini bozmadı. Ülkeler arasındaki iş birliği bu koşullar altında da devam etti.